Raşidi Tarikatında Letaifler ve Çakra Merkezleri

رَفِيعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِ يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَى مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ لِيُنذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِ يَوْمَ هُم بَارِزُونَ لَا يَخْفَى عَلَى اللَّهِ مِنْهُمْ شَيْءٌ لِّمَنِ الْمُلْكُ الْيَوْمَ لِلَّهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ لْيَوْمَ تُجْزَى كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ لَا ظُلْمَ الْيَوْمَ إِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ dgg

Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzira yevmet telâk. Yevme hum bârizûn(bârizûne) lâ yahfâ alâllâhi min hum şey’un, li menil mulkul yevme, lillâhil vâhidil kahhâr. El yevme tuczâ kullu nefsin bimâ kesebet, lâ zulmel yevme, innallâhe serîul hisâb.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yaşyanlardan Derecesi Arşa kadar ulaşmiş olan Kulumnuzun ruhunu Ayrilip secilme Talak gününde ona (onun Hesabina bakariz). Herşeyin bariz ve belli oldgu o gün derizki ona, Allahdan hicbirşekilde korkma, Bugünün hakimi Mülkünde Tek Hükümdar olan Allah dir, Bugün herkese ne kazandiysa o verilir, ve bugün ceza günü degildir, Allah hesabi cok süratli görendir. (Matematigi ve hesap yapmasini en iyi bilendir, kimin eksisi, vercegi borcu cok. kimin artisi, alacagi cok, iyi bilendir.)

Sadakallahul Aziym MU’MİN Suresi 15. 16. 17. ayet

Bütün Hak Tarikatlar,Kemala giden, Kemaline Ermişlige Giden yolda, Yaptirdiklari Seyri Sülük yolculugunda, Sofi ve Müridlerini, Bu Yolda Zikir ve Rabita yolu ile terbiyet ederek, tekamül yolunu secmişler.
Peki Zikirin rolü nedir burada? ve zikirde önce “Allah” zikrini ele almiş, ve sonra baziliarida Letaiflerin Zikrini ele almişlar, ve mesala Nakşibendi Tarikatina intisab eden, yeni başlayan brine 5000 Allah zikiri cekeceksin günde diyor. peki Bu sistemde, Allah sağırmı, duymazmiki, bir insan, Allah a kendini duyurmak icin 5000 kere “Allah” desin. Birak 5000 i, 100 bin “Allah” Zikri cekenler var günde, peki Allah sağırmı ki, duyuramiyorsun Allaha.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad halaknâl insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verîd

Meali :

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 16. ayet )

Halbuki Allah bize, şah damarimizdan daha yakin, o senin her nefesinden bile haberdar iken, peki nedir bu zulum, 5000 kere Allah demek, ben temsili misal : Ahmetten bir bardak su istiyecek olsam, Ahmet e Ahmet in isimini 5000 kere söyleyipdemi isterim suyu, yoksa bir seslendim duymadi, bir defa daha ona duyurcak kadar bagiririm, ve ona duyururum isterim, peki nerden cikdi bu 5000 Allah zikri? yada 50000 veya 100 000 Allah zikri
peki bunlar safsatami, uydurukmu? yoksa alimlerece test edilmiş şeylermi?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurûllâhe zikran kesîrân.

Meali :

Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.

(Sadakallahul Aziym AHZAB Suresi 41. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى إِلَّا مَا شَاء اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى فَذَكِّرْ إِن نَّفَعَتِ الذِّكْرَى سَيَذَّكَّرُ مَن يَخْشَى وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى لَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Se nukriuke fe lâ tensâ. İllâ mâ şâallâh(şâallâhu), innehu ya’lemul cehra ve mâ yahfâ. Ve nuyessiruke lil yusrâ. Fe zekkir in nefeatiz zikrâ. Se yezzekkeru men yahşâ. Ve yetecennebuhâl eşkâ. Ellezî yaslân nâral kubrâ. Summe lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ. Kad efleha men tezekkâ. Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.

Meali :

(Kur’ân’ı) sana, Biz okutacağız, bundan sonra sen unutmayacaksın. Ancak (bu) Allah’ın dilediği şeydir. Muhakkak ki O, açık ve gizli olanı bilir. Ve kolay gelmesi için Biz (O’nu), sana kolaylaştıracağız.O halde, fayda verecek zikri zikret (zikri öğret, öğüt ver). Allah’a karşı huşû duyan kişi seninle birlikte zikir yapacaktır (ve Zakir olup tezekkür edecektir). Ve şâkî olan, ondan (zikirden) içtinap edecek (kaçınıp zikretmeyecektir). Ki o (şâkî), büyük ateşe atılacak. Sonra onun içinde (ateşte) ölmez ve de hayat bulmaz. Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir. Ve (o nefsini tezkiye edecek olan kimse) Rabbinin İsmi’ni zikredip ve de namaz kılsın.

(Sadakallahul Aziym A’LA Suresi 6 dan 15. ayete kadar, 15 dahil)

öyleki gecen haftalarda anlattigimiz “Allah” Esmasinin Ebced Degeri, yani sayisal degeri, frekans degeri 66 dir. ve öyleki günde 5000 Allah cekmeye başlayan biri yeni acemi sofi 5000X66=330 000

MEGAHERTZ – DERECE – MEGAHERTZ ÇEVİRME

1 megahertz kaç derece eder? 359999971 derece/sn yapar.
1 derece kaç megahertz eder? 0.0000000027 mhz yapar.

MEGAHERTZ – HERTZ – MEGAHERTZ ÇEVİRME

1 megahertz kaç hertz eder? 1000000 hz yapar.
1 hertz kaç megahertz eder? 0.000001 mhz yapar.

ve 66 demek bir “Hertz” demekdir, yani kalbin bir birim frekensina Hertz diyoruz, Hertz Demek kalp frekansi demekdir, Kalbin bir Defa Allah demesidir. ve sen kalpden 5000 Allah dedin, 5000 Allah zikri ceken bir sofi 330 000 Hertz freknasindan yayin yapip, yayin aliyor demek olur, ve oda 0,3030 Megahertz eder,

Mesela Avusturya FM Radyosu Hitradio Ö3, ” 88,3 Megahertz” den yayin yapiyor

yani öyle olunca, sen En basit hali ile, kainat ile iletişim haline gectiginde, ilk acemi amatör radyocu yayini ile 0,3030 megahertzden yayin alip veriyorsun, peki 100 000 Allah ceken bir kimse ise 100 000×66=6 600 000 Hertz yapar, onuda Megahertze cevirirsek
6 600 000/1 000 000 = 6,6 Megahertz eder yani o kimsenin kalbi artik 6,6 mehgahertzden yayin alip, yayin yapar, yani hangi melek grubu hangi frekansdan alip verir biliyormusun sen? bilmiyorsun, peki letaif zikri nedir, artik dahada yüksek zikir, mesala kalp ve ruh ve hafa ahfa vardir o baştaki ayette gecen hafi yani gizli denilen yer, yani hafa cakrasini caliştiran bir sofi, artik bu rakami 4 e katlamiş olur, yani 4×6,6=26,4 megahertzden yayin yapmaya ve almaya başlar, yani öyle olunca
zikirde sayi mühimdir, ve en kolay zikirin birimi 66 dir, ve bir hertzdir işde ve Allah in diger isimleri ve kurandaki diger zikir olan ayetlerin frekansi ise, onlar hep ayri bir frekans biriminden yayin alip yayin yapar.

Ve insan nefsin mertebelerinde kemal dercesini yükselttikce, bir üst melek grubunun frekans alanaina girer, ve oradan onlarin, o nun kemala ermsi icin yardim niteligindeki ilhamlarini duymaya başlar, ve onlarin dogrultusunda hareket edip, duruma uygun tedbirini alip, ve yanliş yapmazsa, bir üst zikir grubuna yükselir, ve artik bir üst melek grubunun frekans araligina girmeye başlar, o zikre devam ettikcede, bir üst melek grubunun frekansindan duyar, ve onlar ile mülakat edebilir.
ve bazi esmalarin ebced degeri, sayisal frekans araligi

ya Rahman = 298 ya Kavîy= 116
ya Semi = 180 ya Müta’âlî= 551
ya Hakk=108 ya Kuddûs= 170
ya Bâtın= 62 ya Adl= 104
ya Rahîm= 258 ya Metin= 500
gibi her esmanin ebced degeri, yani frekans araligi farklidir, ve farkli bir melek grubuna taalluk eder. her esmanin ayri bir melek grubu oldugu gibi, birde nasil biz isim olarak esmalari dünyada, insanlara isim koymakda isek, aynen cinlerde, ayni esmalari isim olrak koymakdalar, ve öyle olunca mesala Abdurahman bizlerin koydugu isim oldugu gibi, ayni ismi cinlerde koydugu icin, o esmanin frekans araligini girilince, ayni frekans araliginda o cin taifeside yer almakda, öyle olunca bunlar sufli veya ulvi olabilir. işde insan o zikri cekdikce o frekans araligina girer, ve fakat o aralikda, o aralagi kullanan, korsan kullanan bu cinler ve şeytanlar taifeside vardir, öyle olunca, işde zikir cekdikce insan, ulvi ruhlarin, yani meleklerin sesini duymamaya başladigi gibi, o frekans üzerinden korsan yayin yapan şeytanlarida duymaya başlar, onlar ise seni dogru yoldan alip saptirmak üzere ayarlilardir. o yüzden adimlari cok dikkatle atmak gerekir yani. şeriatin zahirine uymayan her hal ve ilham ve his, ulvi bir ruhden geliyor olabilcegi gibi, sufli ve habis bir ruhdanda geliyor olabilir, burda devreye giren ise, bir zikirin 40 hassasi veya havasi olabilir, amma bunlar mesala bir cismin rengi, kokusu, boyu, eni , 2d hali , 3d hali, üsten perspektif, altan perspektif, aydinlkdaki hali, karanlikdaki hali, yaz mevsimi ve sicakdaki hali, kiş mevsimindeki ve sogukdaki hali gibi 40 hassasi olsa, sen bunlardan hangisini elde etmek icin o zikre talipsin, o muhim, yani mesala insan ekmek firinina ya ekmek almak icin, yada börek cörek almak icin, yada ekmek yapmak icin, yada satmak icin,.. gidiyor olabilir, amma firina elektrik faturasi ödemek icin gitmez degilmi, bu bir misal, yani eger sana o zikir araliginda gelen ilham işde böyle, o zikirin havasinin ve hassalarinin dişinda bir mucize ve keramete taalluk ediyorsa, bu yani 10 tl verip jaguar araba almak gibi birşeyse, o zaman bu sufli bir ruhun, seni saptirmak icin kullandigi bir yem olabilir, ancak baligi ve fareyi avlamak icin, en sevdgi lokma önüne yem olarak konulurki, cazip olup, onu almak yada yemek, ona cazip gelsin, ve sonunda kapana kisilip yakalansin, öldürelebilsin degilmi, işde sufli ruhlarda senin imani calip bedenine hükmetmek isterlerki, kendilerinin bir bedeni olmadigi icin, senin bedenini istedikleri gibi kullabilmek icin, önce senin bedenindeki senin hükmünü iptal etmeleri lazimdir, ve sen onlarin emrine harfiyyen uymaya başlayinca, sen sanirsinki ha elimden mucize meydana geldi, yada keremet meydana geldi, halbuki hepsi istidracdir, sufli habis ruhlarin oluşturdugu durumlardir, artik senin imanini caldiklari icin onlar kendi menfeatleri dogrultusunda, senin bedenini kullanmakdalardir, yoksa senin bedeninden o haller zuhur etmez yani.


Her bir Letaifin merkezi, farkli yerdedir, ve o melek grubunun sesini duydugunda, yani Ruh Letaifini, nefsini kemala erdirmiş bir ruh duyabilir, yani cigerinin sesini duymaya başlamak ve öyleki, kötü ruh, iyi ruh kimdir bakinca hemen o kimseye malum oluverir, yani artik o insani cigerinden, akcigerinden tanimaya başlar, bir digeri mideden bilir, yani ne yiyor, ne iciyor helalmi harammi yiyor, nefsi levvame, o sadece temizler ve pisler, birde helaller haramlar ve şüphelileri ayirt edebilirse, artik midesinin sesini, mide meleklerininin sesisini duymaya başlar, işde midenin sesini duymak icin, önce şeriata uyacak, ve sonra helale harama dikkat edecek, sonra temiz ve semiz şeyler yiyip icecek, ve sonra şüphelilerdende kacacak, ve namazina ve zikirinede devam edecek, ve frekans boyutu mide meleklerinin boyutuna ulaşinca, artik ona bakinca, veya tadinca, ne temiz, ne helal, ne haram, ne şüpheli ayirt edebilcek, bir organ verilir, yani hisleri ve bedeni onun bunlari hissetmeye başlar, ve haram girince bedene, namazlar, zikirler sekteye ugrar, ve eger dogrulari yapiyorsa, bir ileri yürür ve şüpheliler ise gaflet verir, ve bunu ayirt edebilcek bir insan olunca, işde midesi onunla konuşuyor demekdir, ve o zaman işde, o kötü bir iş yapinca, farkeder, bu kötü ve yanliş demeye başlar, ve vicdani calişir hale gelir, vicdanli bir insan olur……
yine mülhime nefse cikan artik dalaginin sesini duymaya başlar, dalak midenin komutanidir, midenin üstüne yapişikdir, neler kan olcak neler kan olmaycak ayirt eden organ, ve yani kan ise kara cigerde imal edilir, ve kara cigere gidecek yolculari tespit eden organ demekdir, yani ne ekşi, ne tatli bilen organ, ekşiler safra kesesine, tatlilar kara cigere gidecekdir, ve bu organin melekerinin sesini duyunca, artik insan ilhamlanmaya başlar, ve artik tatli insan, aydinlik insan, aydinlik ulvi ruh, veya karanlik ekşi sufli ruh, ve yiyecek ayirt edilir, ve onlarin vücutta yada kainatta gidecegi yer ve yol bellidir, ekşi ve karanlik olanlar, safraya oradanda bübrekler, ve oradanda ferc uzvuna incekdir, ve ciş olarak atilcakdir eger sufli ise, eger ulvi ise safra kesesinde karar kilcakdir. ve tatli olanlar ise, ya ulvi ise ciger, kara cigere gidecek, ve orada kan halini alacakdir, veya kötülerden ise, mideden alinip kalin barsaklar ve defi hacet olarak atilcakdir. ve karacigerin sesini marziye makamina cikanlar duyar, raziye makami ise safra kesesinin sesinim duymaya başlar, ve kainat, insan bedeninde derc olmuş ise, ayni yerde, yani kainatin o bölgesindede o melek grubu ikamet etmekdedir, yani hem yukarda aynisi var, hem icde aynisi var, nefsi safiye ise tezekki olan, temizlenen nefis, yani böbrekler, temizleyici olarak görev yapar, böbreklerin sesinide safiye makamina cikanlar ve arinan temizlenenler duyar, yani temiz müminler duyar.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

النظافة من الايمان

En-Nedzafetü minel iman.

Temizlik imandandır

( Hadis-i Şerif )

ve Böbrek Meleklerinin sesini duymaya başlayan bir mümin, temiz ve naif bir mümin olur, “SIR “cevherinin yükselmesi sonucu yani, “nefsi safiyeye” yükselen bir kimse bu sesleri frekans düzeyini işitebilir, ondanda sonrasi ise, “hafa” cevheri ve letaifi, yani o da karaciger meleklerinin sesi, artik ondan sonra kandaki hücrelerin sesini duyabilcek kivamdaki kimse, kim dost, kim düşman ayirt edebilen bir yapidaki kimseler. Kimler Allah askeri olacak ,kimler olmaycak ayirt edildigi nokta, ve diyorki yukardaki ayette, sana onu biz okutacagiz, ve ögretecigiz ki, artik bir daha unutmayacaksin, yani hafa meleklerinin sesini duymaya başlayan bir insan, artik duydugunu ögrendigini artik bir daha unutmayan insanlar olur unutsa bile ona hatirlatilr, yani extern festplattede hepsi kayitli, yani öyle olunca, hafa cevherini yani letaifini caliştirabilen bir sofi, artik levhi mahfuzdan, ana hafiza kartindan okumasini ögrenen sofi olur,

Ayeti kerimelerdeki Levhi mahfuz ise şöyle tenimlanir

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O’nun Katındadır. (Ra’d Suresi, 39)
Şüphesiz o, Bizim Katımız’da olan Ana kitaptadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. (Zuhruf Suresi, 4)
Doğrusu Biz, yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımız’da (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır. (Kaf Suresi, 4)
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah’a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)
O (Kur’an), ‘şerefli-üstün’ sahifelerdedir. (Abese Suresi, 13)
Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış. (Abese Suresi, 14)
Katiplerin ellerinde. (Abese Suresi, 15)
(Ki onlar,) Üstün değerli, ‘iyilik ve dürüstlük sembolü.’ (Abese Suresi, 16)
Levh-i Mahfuz’dadır. (Buruc Suresi, 22)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Bel huve kur’ânun mecîdun. Fî levhın mahfûz.

Meali :

Hayır, O Kur’ân, Mecid’dir (yüce ve şerefli Kur’ân’dır). Kaybolmayan korunmuş iyi muhafaza edilen bir levhada(Festpalettede merkezî kompüter sisteminde kayıtlıdır) kayıtlıdır.

(Sadakallahul Aziym BURUC Suresi 20 ve 21. ayet)

artik herşey orada yazili, orayi okuyan artik bilgiye merkezden ulaşir, nefsi marziye yani Allahin razi oldugu kullar ve askerler, yani kan askerleri, hangi meyvayi yiyince, o meyva kan olcak mi, yahut hangisi olmayacak, onlarin karari artik cigerdedir, yani bir sofi Allah askeri yani, canini malini, ibadetlerini Allah rizasi icin yapabilcek feda edebilcek kimsemi? degilmi ayirt edilir.


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn.

Meali :

Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”

(Sadakallahul Aziym EN’ÂM Suresi 162. ayet ayet)

yani kan askerleri, yani akyuvar ve alyuvar, herşeyini Allah icin feda edebilcek olan Allah fedaileri.

ve ondan sonrasida “ahfa” letaifi öyleki mehdi askeri olup olmaycak karar verilen kimseler orada ayirt edilir, insanda 313 tane cok gizli salgilanan hormon vardir, yani her horman bir asker ve ve asker grbunu tetikler, kainati gizli yöneten güc, gizlinin gizlisi, ahfa. mehdi gizli kimse. onun askeri ise gizlininde gizlisi. onun üstünden ise cebrail ve akli kül ondan ötesi varmi var ondan sora mikail ondan sonra israfil ondan sonra Azrail ondan sonra Feryail,……..



—oOo—

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Cennetlikler bir tek adamın, Ademin biçiminde olacaklardır.”

( Hadis-i Şerif , Buhârî)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

“Cehennemin etrafı şehvetlerle donatıldı, cennetinki ise zorluklarla kuşatıldı.”

( Hadis-i Şerif , Buhârî)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem yine Buyurdular

“Kıyamet gününde, kulun ayakları, Rabbinin huzurundan şu beş şey soruluncaya kadar bir yere kıpırdamaz:
Ömrünü nasıl harcadığından, gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve bildiklerini uygulayıp uygulamadığından sorulacaktır.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî)

يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ

Ya’lemu hâinetel a’yuni ve mâ tuhfîs sudûr.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin sinelerin gizlediği şeyleri bilir.

Sadakallahul Aziym MU’MİN Suresi 19. ayet

Tasavvufta Letaifler “Chakra – Enerji Merkezleri”

Letaif : Arapça Latife’nin çoğulu. Latifeler anlamına gelir.

Latif : ince, ve görülemeyecek kadar ince ve saf demek, hani biz oksijen atomlarinin taneciklerini gözle görebiliyormuyuz, görmiyoz ,ozaman oksijen bir latif cisim ve varlik, yine bedenimizdeki hücrelerin boyunu mikroskopla bakmdan göremiyoruz, hücre o kadar latif ki, biz onu ayirt edemiyoruz.

Gizli, sırlı ve iç bünyede saklı cevherler olan Letâif, baş gözüyle görülmezler, ancak gördükleri vazifelerden varlıkları anlaşılır. İnsanın aslı bunlardır. Bu cevherler mümin-kafir her insanda mevcuttur. Kâmil mürşidler bu cevherleri ilim, tecrübe ve müşahede ile tanıyıp yerlerini ve görevlerini tespit etmişlerdir.

Latife, Kur’an-ı Kerim kaynaklı insanın psikospiritüel duyuüstü melekelerinden her biridir. Geleneksel Çin tıbbındaki akupunktur meridyenlerini ve Chakraları andırır.

İnsan on latifeden (letaif-i aşara) meydana gelmiştir:

-Kalp,

-Ruh,

-Sır,

-Hafi,

-Ahfa;

-Nefs,

-Ateş, Hava, Su ve Toprak..

Bunlardan ilk beşi (letaif-i hamse) âlem-i emirden, son beşi de âlem-i halktandır. Bunlardan ilk altısına letaif-i sitte (altı latife), son dördüne cesed veya dört unsur (anasır-ı erbaa) adı da verilir. Letaif-i sitte ve cesede toplu olarak letaif-i seb’a (yedi latife) de denir.

1. Kalb, Makami sol memenin dört parmak altındadır. İlahi huzur ve tecelliyat mahâllidir. Yeri Yürekdedir, Gezegeni Güneşimizdir Peygemberi Muhammed

2. Ruh, Makami sağ memenin dört parmak altındadır. İlahi aşk ve muhabbet mahâllidir. Yeri Akcigerler Gezegeni Güneşimizin Eşi olan YILDIZ Peygamberi isa

3. Sır, Makami sol memenin iki parmak üstündedir. İlahi marifet mahâllidir. Yeri böbreklerdir Gezegeni Neptün Peygamberi Nuh

4. Hafi, Makami sağ memenin iki parmak üstündedir. ilahi tecelli ve nurlar içinde kaybolma mahallidir. Buna istiğrak denir.Yeri Karaciger Gezegeni KIZIL Gezegen Peygamberi Hz ibrahim

5. Ahfa, Makami göğüs kafesinin üst ucundan yani gırtlak çukurundan iki parmak kadar aşağıdır. İlâhî sır mahallidir. Gizli ilimler ve tecelliler merkezidir. Burada elde edilen duruma izmihlal denir. Yeri Girtlak cukurdnaki Hormon Kelebegi, Gezegeni Merkür sahibi Mehdi Aleyhisselam

6. Nefs-i natıka (külli) latifesinin yeri iki kaşın ortasıdır.Yeri Midededir ve Gezegeni Dünya Peygamberi Adem ve Havva

7. Nefs-i Külli ( Tüm Beden ) : Sultani Zikir Makamı.

8. Akli Kül , Beyini temsil eder Cebrailin ve, ilham ve vahyin makamidir Nuru Beyazdir Süt Beyaz

[Resim: 149417730074912.jpg]

Bu letâiflerin nurlarına gelince: Latîfe-i kalbin Ziyasi sarı ve nuru yeşildir,
Latîfe-i ruhun nuru Renksiz oksijen ve karabondioksit siyah yada duman rengi gri,
Latîfe-i sırrın nuru Mavi – deniz ve okyanus rengi,
Latîfe-i hafînin nuru Kirmizi kan ve ateş,
Latîfe-i ahfânın Ziyasi Turuncudur nuru kar beyaz süt beyaz. Yani mehdinin güneşinin rengi turuncu kamerinin yani ay inin rengi süt beyaz

Allah Teala insanın cesedini yaratmış ve diğer latifeleri bedendeki yerleriyle irtibatlandırmıştır.

Seyr u Sulûk ve Letaif

Seyr u sulûk sırasında âlem-i emirden olan beş latife imkân dairesi, velayet-i sugra ve velayet-i kübranın ilk kısmı olan akrebiyyet dairesi’nde; nefs velayet-i kübranın iki, üç ve dördüncü kısımları olan muhabbet daireleri’nde; ateş, hava ve su unsurları (anasır-ı selase, üç unsur) velayet-i ulya’da, toprak unsuru ise kemalat-ı nübüvvet’te muamele görür. On latife, tasfiye ve tezkiyelerinden sonra bir araya toplanırlar ve hey’et-i vahdaniyye ismini alırlar. Kemalat-ı risalet mertebesinden itibaren seyr u sulûkun sonuna kadar feyzin geldiği yer hey’et-i vahdaniyye’dir.

Nefs

Nefsin yedi mertebesi vardır: Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Raziyye, Marziyye, Safiyye (Kamile)… Nakşibendî tarikatında nefsin mertebeleri icmalî olarak nefs-i emmare ve nefs-i mutmainne biçiminde ele alınır. Nefsin itminana ermesi velayet-i kübra’da, Rıza makamı’nın elde edilmesiyle olur. Nefs-i emmare sahibinde akıl, akl-ı meaş iken, nefs-i mutmainne’de akl-ı mead olur.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Dikkat ediniz ki, insanın cesedinde bir et parçası vardır ki, o et parçası sâlih oldukça bütün vücuddaki âzalar sağlam olur. Eğer o fasid olursa bütün cesedi bozulur. O et parçası kalptir.”

( Hadis-i Şerif, Buhari)

Kalb bütün latifelerin merkezi olup “Ruh”un sarayıdır. Ruh kalbde egemen olunca, bedeni “Ruh”un emirlerine göre yönetir; ruh vasıtasıyla aldığı ilâhi feyiz ve terbiyeyi bedenin bütün işlerine yansıtır. Kalbde yakîn nûru parlamaya başlayınca dünya hayatı fâni ve değersiz görünür. Çünkü kalb, marifetullah nûrunun parlayacağı yegâne mahaldir ki, iman güneşi o burçtan doğar. Bütün ilâhi sırlar orada gizlidir. Kalbde o hakiki, lâhutî güneşin doğmasıyla bu yüksek tecellinin nurlu eserleri insanın bütün azalarında zâhir olur. O zaman kulluk vazifelerini; derin ve derûni bir zevk ve neş’e içinde seve seve îfa eder.

ZİKİR VE LETAİFLER ÇAKRALAR


Zikrin nuru ilk olarak kalbe, sonraları diğer letaife sirayet eder. Zikre devam edildiğinde kalpten Allah’ın sevmediği ve razı olmadığı düşünceler silinip gider. Zikir kalbe iyice yerleşince her hâlde zikretme hâline geçer, böylece gaflet yok olur. Zikir sayesinde insanın sıfatları değişir, insanda Cenab-ı Hakk’ın razı olduğu ahlak ve sıfatlar oluşur.

SU ELEMENTi

Vücudumuzun su içeriği yaş, cinsiyet, boy uzunluğu, vücut ağırlığı ve fiziksel aktiviteye göre değişir.
Çocukların vücudunun su oranı yüksektir (% 70, yeni doğan bebekte ise % 90) ve yaş ilerledikçe suyun yerini yağ dokusu almaya başlar. Dolayısıyla yaş ilerledikçe suyu daha çok tüketmek gerekir. Yetişkinlerde vücut su oranı % 60, yaşlılarda ise % 50’dir.

Vücuttaki su unsurunun nefsin kötü sıfatlarından birisi olan nifak özelliği ile irtibatlıdır. Suda, bulunduğu kabın şeklini ve rengini alma özelliği ve bulunduğu şartlara göre değişme sıfatı vardır. Bu sıfat, insana münafıklık olarak yansır ve iki yüzlülük meydana gelir. Ancak bu sıfat, mürşid-i kâmilin terbiye, himmet ve tasarrufu ile alçakgönüllü olmaya dönüşür. Kalbden nifak ve yalancılık gider, yerini samimiyet ve mertlik alır. ve eger kemal bulursa safiyet saf su, renksiz kokusuz tadsiz temiz ve temizleyici, nurlandirici,

ATEŞ UNSURU
Kötü hali hiddet ve celali temsil eder, kemal hali erginlik ve pişmişligi temsil eder

Ateş unsurundan kaynaklanan zulüm ve hiddet sıfatı, İslam’ın emir ve hükümleri karşısında gayret, ince davranma ve rahmani taraftarlığa dönüşür.

HAVA UNSURU

onsuz olunmaycagini bilmekdir yani ruhsuz canlilik olmaz, iyi ruh veya kötü ruh, oksijen ve karbondioksitsiz, yani onlarsiz olunmaz demekdir.

Hava unsurundan ileri gelen kibir ve üstünlük taslama sıfat, izzet, vakar ve heybete dönüşür. cibilliyat olrak ucanlari temsil eder iyi veya kötü olabilirler

TOPRAK ve ELEMENTLER

Nefsi natikayi temsil eder, ve insani ve vücudunu meydana getiren bütün yedigi elementler ve icdigi minareller toprak demekdir

Toprak unsurundan kaynaklanan tembellik, uyuşukluk gibi durumlar, sabır ve itidal sıfatına dönüşür. ve rengi nurunun rengi ten renkleridir bugday tenli sari benizli kirmizi benizli toprka cinsleri gibi, killi toprak, humuslu kara toprak, kahvrengi humuslu, kirecli beyaz, kumlu toprak, demirli toprak granit mavi veya maviye yakin gri toprak yada kaya taş………, sari kayrak cay taşi, druma göre ya cok ser olmsi gerkir kemeilnde yada yumuşak humuslu gibi yada granit gibi yada demir özü gibi keml bulur yine bakir olur yine altin olur.

İnsan küçük bir alem olup, büyük alemin nümunelerini taşıyor. Buna göre ruhun, sırrın, hafinin, ahfanın asılları büyük alemde nedir? Yani hafi, ahfa, sır latifeleri büyük alemde neyi temsil eder?

Alem ikiye ayrılır:

1. Alem-i halk, 2. Alem-i emir.

Alem-i halk; bütün yaratılan şeyler ve masiva dediğimiz, kainat ve mahlukattır.

Alem-i emir ise; zat, sıfat, isim ve şuunat-ı ilahiyedir.

İnsan; kainatın ve kainatta tecelli eden alem-i emirin özü ve özetidir. Yani insan-ı kamil, Hem alem-i emr’in, hem de alem-i halkın özü ve numunesidir. Alem-i emr’in ve alem-i halk’ın asıllarının ve külliyatının, gölgeleri ve numuneleri alem-i asgar olan insanda dahi mevcuttur.

İşte tasavvufta ve literatürde; beş cevher diye isimlendirilen kalp, ruh, sır, hafa ve ahfa’nın asılları, kainat ve emr aleminde olduğu gibi; gölgeleri ve numuneleri de, insanda ve mahiyetinde mevcuttur.

Burada “asıllar” deyince emir alemindeki vücutlar, “gölgeler ve nümuneler” deyince, mahlukattaki tecelliyat ve vücutlar anlaşılmalıdır.

1. Kalp: (Güneşi Temsil eder) Alem-i halk’tan, Hz Muhammede ve kainatta onunla alakalı makamlara, mekanlara ve boyutlara işaret eder. Alem-i emr’den ise, Hz Muhammed (a.s) mahiyetine ve hakikatine bakar.


2. Ruh: (Hava Akcigerleri Temsil eder) Alem-i ervahın numunesidir. Alem-i halk itibariyle Hz isa (a.s.)’ın varlığına, makamına, mekanına ve kainatla münasebetine bakar, bir cevherdir. Alem-i emr itibariyle de, Hz isa (a.s.)’in mahiyetine ve hakikatine bakar.

3. Sır : (Su ve Böbrekleri Temsil eder) Alem-i ervahın numunesidir. Alem-i halk itibariyle Hz Nuh (a.s.)’ın varlığına, makamına, mekanına ve kainatla münasebetine bakar, bir cevherdir. Alem-i emr itibariyle de, Hz Nuh (a.s.)’in mahiyetine ve hakikatine bakar.

4. Hafi: (Kan ve Ateşi Temsil eder Vücuta ise Karacigeri Temsil eder) Alem-i ervahın numunesidir. Alem-i halk itibariyle Hz İbrahim (a.s.)’ın varlığına, makamına, mekanına ve kainatla münasebetine bakar, bir cevherdir. Alem-i emr itibariyle de, Hz İbrahim (a.s.)’in mahiyetine ve hakikatine bakar.

5. Ahfa: (Hormonlari ve duygulari Temsil eder yani quantum bilgisi ve Paracaciklar Salgilar Dalak ve Hormon Kelebegi Beka Billah) Alem-i ervahın numunesidir. Alem-i halk itibariyle Hz Mehdi (a.s.)’ın varlığına, makamına, mekanına ve kainatla münasebetine bakar, bir cevherdir. Alem-i emr itibariyle de, Hz Mehdi (a.s.)’in mahiyetine ve hakikatine bakar. Ahfa Yani gizlenilen saklanilan korunan demekdir. ve bugün quantum bilgisinin keşfedilmiş olma senbebi vakit onun vakti oldugu icin. onun bilgisi inkişaf etmekde parcacik bilgisi.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz…..”

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

“Müminin ruhu, cennet ağacına konup beslenecek olan bir kuştur. Allah o kulunu diriltinceye kadar ruhu orada bekler.”

( Hadis-i Şerif, Mâlik)

Enes radıyallahu anh dan

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemden, kıyamet gününde bana şefaat etmesini rica ettim.
“Yaparım inşaallah!” buyurdu.
“Peki seni nerede arayayım?”
“Beni ilk arayacağın yer Sırattır.”
“Seni orada bulamazsam?”
“Beni Mizanın yanında ara!”
“Seni Mizanın yanında da bulamazsam?”
“Beni Havzın yanında ara! Bu üç yerden şaşmam” buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Tirmizî. )

“Cennet, birinize ayakkabısının bağından daha yakındır. Cehennem de öyle.”

İbn Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

“Cennette, her bir derecenin arası gökle yer arası kadar olan, tam yüz derece vardır. Firdevs bunların en üst derecesidir ki, dört nehir oradan fışkırıp akar. Arş ise onun üstündedir.Allahtan istekte bulunduğunuz zaman, Firdevs cennetini dileyin!”

Ubâde radıyallahu anh. Tirmizî.

Muhyiddini Arabi nin Vahdet-i Vücûd anlayışına göre


“- Hakikat budur ki Hâlik, Mahlûktur ve yine Hakikat budur ki Mahlûk, Halik’tir. Bunların hepsi tek bir varlıktandır. Hayır belki O tek varlıktır. Ve yine O, çokluk halinde olan Tek bir varlıklardır.” yani burda, binler parcadan oluşan bir bedenin, tek oluşunun, onun binler parcadan oluşmasi, tek beden, vahid olmasina engel degil demek yani.

“IV Fass : İdris kelimesinde ki Kudsi Hikmet’in özü.”

“Cennetlikler bir tek adamın, Ademin biçiminde olacaklardır.”

( Buhârî)

Hadis-i Şerifi Gösteriyorki Zamanin sahibi olan ve, vahdeti vücut makamina cikmiş olan kimsenin bedeni, o hadisde gecen tek vücutu temsil ediyor, ve cennetlikler, o tek bir vücutta vahdet bulacak ve , baştaki yazdigimiz ayettede, yine ayni kimse, ve yine vazmiza ismini veren kimse, yani “Derecesi Arşa kadar ulaşmiş olan Kul” ve yine ” رَفِيعُ الدَّرَجَاتِ ذُو الْعَرْشِ يُلْقِي الرُّوحَ ” “Rafîud deracâti zûl arş(arşi), yulkır rûha “yani bu zamanda Hz Mehdi. ve Fakat Kötülerde yine gecenki vaazda yazdigimiz ayetteki, kötülerde yine Deccal aleyhillanin bedeninde Vahdet Bulcak olanlardir, ve iyi ve kötü – siyah ve beyaz – Gece ve gündüz – Yaz ve Kış ying yang


” فَوَرَبِّكَ لَنَحْشُرَنَّهُمْ وَالشَّيَاطِينَ ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا “

Fe ve rabbike le nahşurennehum veş şeyâtîne summe le nuhdırannehum havle cehenneme cisiyyâ.

Rabbine andolsun ki biz onları, şeytanları ile beraber haşerdecegiz toplayacağız.

MERYEM Suresi 68

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:

“Cennette, her bir derecenin arası gökle yer arası kadar olan, tam yüz derece vardır. Firdevs bunların en üst derecesidir ki, dört nehir oradan fışkırıp akar. Arş ise onun üstündedir.
Allahtan istekte bulunduğunuz zaman, Firdevs cennetini dileyin!”

Ubâde radıyallahu anh. Tirmizî.

yani işde Cakralarinin tamamini caliştiripda en son kafadaki alninin ortasindaki cakrasi (Nefs Cakrasi insan Cakrasini) caliştiripda Nefsini, nefsi kamil insan oldugunu ispat etmiş olan zat, yani Zamaninimizda Hz Mehdi, ve “Derecesi Arşa kadar ulaşmiş olan Kul”yani kafa cakrasina kadar ulaşmiş KUL. yani AKLI KÜL den haber alan Kul.

Hilye-i Şerif Nedir? – Hz.Muhammed ( S.A.V.) ‘in Hilye-i Şerifleri

[Resim: 149320465204781.png]

Hilye-i Şerif aslinda hicde öyle internetlerde gezen hadisde yazdigi gibi, peygamberin sireti suretini anlatan yazilar degildir, Hilye demek Muhammedin bedeni aslilerinin, diger bedeni aslilere göre, krokisi, haritasi demekdir. kimler onun ne tarafinda duruyor gösteren harita demekdir. Bunuda Allah, O nun yakin ve uzak komşulari olarak ayarlamiş, ve onun yildizinin, bir nevi burc haritasi demekdir bu. ve fakat her an degişebilen bir harita, hani muhammed hicret ederken, Ebu Bekr efendimiz yanindaydida o anlatiyor :
Bir korku geliyordu bana ve, önden bir gelirde O na zarar verir diye, ve hemen onun önüne geciyordum, biraz gidince, bu sefer başka bir korku peydah oluyordu bende, ve arkdan biri gelirde ona zarar verir diye, ve hemen bu seferde O nun ardina geciyordum, ve onlarin bu iki hareketinden “Talaal Bedru” ilahisi meydana gelmiş.
“Sen güneşsin , Sen kamersin” bir önde muhamed güneş oluyor, birde arkada, ve ebu bekr önde, ebu Bekr güneş olmuş, muhammed ebu bekre ay ve kamer olmuş, yani öyle olunca, bizim yildizimiz, bir konuma gelirki, işde başka bir yildiza ay ve kamer olmuş, sonra birde öne gecer, bütün yildizlari alip döndürten ana yildiz olmuş, “Sen güneşsin , Sen kamersin” ve muhammedin benim AY im dedigi “Sen güneşsin , Sen kamersin”

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Receb Allah’ın ayı; şaban benim ayım, ramazan da ümmetimin ayıdır.

( Hadis-i Şerif , Süyûtî, el-Câmiu’s-Sagîr, nr. 4411; Müttakî-i Hindî, Kenzü’l-Um-mâl, nr. 35164.)

ve Dün (29.04.2017) şaban ayinin 1 iydi, yani demekki muhammedin, yani güneşimizin başka bir an güneşe, ebu bekir güneşine kamerlik ettigi, aya geldik , yani şaban ayi ve ebu bekrin önden gittigi ay,

ve işde Hilye Muhammedin burc haritasi demek olur, ve o yapilan en güzel Hilye Tablosunuda “Hattat Mustafa Rakim Efendi” yapmiş ve bu alltaki güzel harita

———————-

——————–

Herkesin bir Hilyesi vardir, ve herkesinki kendine göre farklidir, ve biz buna Raşidi Tarikatinda ” Silsileyi Üla “yi ve “Silsileyi Melaeyi” Tespit Etmek diyoruz

Silsileyi Üla Nedir ? “Silsileyi Üla” yi Tespit Etmek icin Ne Yapılır?


“Silsileyi Üla” yi Tespit Etmek icin Ailecek bir yerde Toplanilir.
1Kalem ve kağıt alıp yazmaya başlanir.
Evimizin Sag Tarafina dogru gidince en yakindaki “ Hasan veya Hüseyin” den kim varsa o Hasansa bizim üst kolumuz peygamberimizin “şerifler” kolundaniz ve birinci isim o yazilir, Hüseyinse seyidlerdeniz, sonra saga veya sol tarafda Hüseyin aranir en yakin hüseyin sagdami soldami ve bunlarin akrabalik dereceleri, Annemiz tarafindansa Anne tarafindan o kola bagliyiz, Baba tarafindan akrabimiz iseler Baba tarafindan o kola bagliyiz demekdir. Ve böylce ilk yön tespit edilmiş olur. Sonra evimizin arka tarafina dogru ilk peygamber isimli kimse kimdir, hangi peygamberin kolundaniz o tespit edilir ve o isim yazilir,
Liste böylece şöyle olmalidir ilk önce evimizin sol tarafina dogru annemiz tarafindan akrabimiz olan en yakin eve, uzaga dogru devam edilir hatta bu başka şehire kadar olabilir “Hasan, Hüseyin, Fatma, Ali, Osman, Ömer, Bekir, Ayşe, Hatice, Zeynep” aranir, ve ashabin isimlerinden olan kimseler olabilir, amma bu kimseler sadece anne tarafindan dedemizin babasina kadar akraba olanlar olcak. Sonra sag tarafa dogru ayni işlem saga dogru bu sefer baba tarafindan akrabalar yazilir. Sonra evimizin arkasindaki komşularimizdan başlayip arkadan sagdan sola dogru gidip sonra tekrar bize dönüp glecek bir daire halinde bütün akraba olan olmayan tanidigimiz peygamber isimli tanidiklarimizin isimleri not edilir. İlk önce direk arkaya dogru düz cizgi gidilir iki tane ayni isim olanlar ilk yakindaki ele alinir, ikinci ayni isme varinca ordan artik sola dogru dönme noktasina geldigimizi bildirir, bu sadace yaşadigimiz köy veya şehir icinde tespit edilir dişari cikilmaz yani peygamber isimlilerde.
Bu not etiklerimiz de cift isimliler en yakin komşumuz olanlar ele alinarak düzletilir, ve bu bizim “silsileyi ÜLA” mizdir.
Vaktin müsait oldugu bir zamanda, senede bir defa bu silsileye 3 ihlas 1 fatiha veya 3 fatiha 7 ihlas hediye edilir.

Silsileyi Melae Nedir ? “Silsileyi Melae” yi Tespit Etmek icin Ne Yapılır?

Silsileyi Melae Bizim Hangi Melegin soyundan oldugumuzu gösterir (Cibilliyatimzin ne oldgunun tespit icin) ve Evimizin saga sola arkaya öne dogru “Cebrail,Mikail,israfil ve Azaril isimli ve birde ( Azrail,veya Zara Azra isimli veyada Zarar veren mahluklar zarail) aranir.ve bunlar bizim hormon kelebegimizin nasil durdugunu gösterir, yani biz mehdinin sagindami solundamiyiz yine belli eder, yani bunu bulmak icin mehdinin kelebegi ile kendi kelebegeni karşilaştirinca belli olur, sen onun sagindami solundamisin arkasi veya önündemi.
ve bizim evimizin önüne dogru dönünce sagimizda Mikail, solumuzda israfil, önümüzde Cebrail, ardimizdada Azrail, vardir. önümüzde Hz Hasan Hz osman ve Hz Hacer, ardimizda Hz Süleyman ve Hz Yunus Hz Hüseyin, sagimizda yine Hz ibrahim ve ismail,…….. kainat devamli döndügü icin bunlar yine degişkendir, sadece dogum haritasi sabittir, oda insanin dogdugu köy şehir kasaba ve mahellede ve evde bunlar araninca dogum haritasi tespit edilir. bizim silsileyi üla mizda yine dogum haritamiz olmalidir.


وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِم بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الأَمْوَالِ وَالأَوْلادِ وَعِدْهُمْ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلاَّ غُرُورًا

Vestefziz menisteta’te minhum bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve racilike ve şârikhum fîl emvâli vel evlâdi vaıdhum, ve mâ yaiduhumuş şeytânu illâ gurûrâ.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

(Haydi) onlardan gücünün yettiğinin ayağını çağrınla kaydır. Atlıların ve yayalarınla onların üzerine yürü. Onların mallarına ve evlatlarına ortak ol. Onlara vaadlerde bulun.” Hâlbuki şeytan onlara aldatmadan başka bir şey va’detmez.

Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 64. ayet

فَاتَّخَذَتْ مِن دُونِهِمْ حِجَابًا فَأَرْسَلْنَا إِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا قَالَتْ إِنِّي أَعُوذُ بِالرَّحْمَن مِنكَ إِن كُنتَ تَقِيًّا قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا قَالَتْ أَنَّى يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ وَلَمْ أَكُ بَغِيًّا قَالَ كَذَلِكِ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌ وَلِنَجْعَلَهُ آيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِّنَّا وَكَانَ أَمْرًا مَّقْضِيًّا

Fettehazet min dûnihim hicâben fe erselnâ ileyhâ rûhanâ fe temessele lehâ beşeren seviyyâ. Kâlet innî eûzu bir rahmâni minke in kunte takıyyâ.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Meryem onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam insan şeklinde göründü.. Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi.
Ruh dedi “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana akilli bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. (Hz. Meryem dedi ki): “Bana bir beşer dokunmamış (olduğuna göre) benim nasıl bir oğlum olabilir? Ve ben, azgın (iffetsiz) olmadım.” (Ruh’ûl Kudüs): “İşte böyle” dedi. Senin Rabbin: “O, Bana kolaydır ve onu, insanlara bir âyet (mucize) ve Bizden bir rahmet kılacağız.” buyurdu. Ve emir kaza edilmiştir (yerine getirilmiştir).

Sadakallahul Aziym MERYEM Suresi 17.den 21. ayete kadar

ve eger bu ikiside melek sifatindalar ise, o zaman melekler cocuk yapmaz, evlenmez kurali yanliş, ve alaman kizlari ve avrupalilar mavi gözlü, ve münker nekirde mavi gözlülermiş, öyle olunca işde alaman IRKI münker ve nekirden üretme IRK oluyor, yine avrupann bazi yerlerindeki kimsler mavi gözlü sari sacli kimseler, hani zikirimzdeki Mühammeten ayeti varya yani mansi onlar yemyeşlillerdir, bu mavi gözlülerde avatar filimdeki gibi masmavi olnlar grubu onlarda masmavilerdir yani hani cizgi filimleri bile varya
Mavi Cüceler – Şirinler

yine isa ve mehdide cebrailin soyundan, olanlar, o ise siyah veya kahvrengi koyu yesil renkli gözlü yani köpek cinsi gözlü, ve yine reptiller yani yani azazilin soyu ise, onlarda yeşile yakin gözlüler müdhammeten olanlar yemyeşildir ayetinde dendigii gibi ,gözleride yeşil olanlar, yani reptiller, azazil soyu, yilan soyu, ve öyle olunca bazilari, mikail soyu, yine avrupada cocuklarina michael ve kizlarada Michaela konulur, yani öyle olunca onlarda mikail soyundan olanlar, yani sivrisinek, yine rafael ve rafaella konurki ,onlarda israfil soyundan, yani horuz ve tavuk cibilliyatlilar, yine gabriel ve Gabriele konulurki, köpek ve kurt cibilliyatlilar, onlarda işde cebrail soyundan olanlar, ve öyle olunca, avrupalilarin silsileyi ülayi tespitlerinde, birde melek soyundan olmalari sebebiyle işde etraflarinda sag kol komşularinda baba tarafindan o melege bagli, sol koldanda, hangisi varsa ona, anne tarafina bagli demek olur, cebrail mikail ve israfil aranir yani, azrail ve zara lardar azrail soyundan, zara veya zarail, yani öyle olunca kimler hangi soydan ise, onlar o soya silsilei melea sinada veya ülasindaa fatiha kulhu ismarlar. bizim zikirimzdeki mikailde ondan, bize en yakin komşu melek mikail var, ondan biz zikirimizde en sonda mikaile okuruz, ve sizlrde bize tabi olunca, önce bizim okudugumuza okuycaksinizki, bizim adimimizi takib edebilesiniz, ve bizim türkiyedede cebrail ve mikail isimliler vardir bazi yerlerde, işde en yakin mikail ve cebrail komşusu olanlar, ve bu en uzaga kadar aranir, nerede varsa o isim, ordan o kola bagli demek olur, onlar yine o soydan olanlar demek. yani meleklerde ürermiş, ve anonakilerden bahsedilirken yari tanri olanar deniyor, işde meleklerin ilk birleştikleri, meryem gibi isa gibi yari tarni gibi olanlar, o yüzden isa yi rab edinirler hiriistiyanlar , amma sebebini bilmezlerdi, biz şimdi anlatmiş oluyoruz yani, yani melek soyu, kutsal ruh cebrail soyundan, yine amine annemize bir melek ve kutsal ruh geldi, sana bir oglan verildi dedi, senin oglun gibi kadri yok cihanda denildi, yani onada yine bir ruh koyan var, ve oda yine bir melek soyundan üretilen özel sistem yani ,yari tanri gibi anonakilerinki gibi, yani yari tanirdan kasit yari melek yari insan yani.

—————-

Bir adamin sictigi poha varinca araştirilirsa, melek gibi olan adamin bile, elbet bir hatasi bulunur, ve ben niye sen gibi şu gibi bu gibi olmak zorunda olayim, Ben ve BENLIK, ve benim zatim demek, benim hoşuma giden şeylerin toplandigi beden demek. cünkü ben karpuz seviyorsam, benim evde, her yaz karpuz yenir degilmi, dometes seviorsam dometes, altin seviyorsam altin, o zaman yine para ise para, yani kadin ise kadin, öyle olunca, ben benim zaaflarimdan meydana geldim demekdir. ve mesala dometiside seviyonda, amma en cok kirazi seviyon gibi, birde zaafmiz vardir. hani camizin camuru görünce yatmasi gibi yani, işde kiraz seven onu görünce dayanamaz yine kadin seven, kari kiz seven, güzel bir kadin görünce, hemen onunla yativermek, sevişmek ister degilmi? para seven, para görünce, para gelcek yere dayanamaz degilmi? ve bizler zaaflarimizla dikenelerimizle var olanlariz, öyleyse hatasiz kul arama, ve gül seviyorsan dikeninide sev, dikenine razi gelmeyen gül yetiştirip de gül koklayamaz, ve incitme, gülü koparipda dikeninide aglatma, yahut dikenini yolupda gülü aglatma, incitme, ona zarar verme.

şefaat meselesi

Enes radıyallahu anh dan

Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemden, kıyamet gününde bana şefaat etmesini rica ettim.
“Yaparım inşaallah!” buyurdu.
“Peki seni nerede arayayım?”
“Beni ilk arayacağın yer Sırattır.”
“Seni orada bulamazsam?”
“Beni Mizanın yanında ara!”
“Seni Mizanın yanında da bulamazsam?”
“Beni Havzın yanında ara! Bu üç yerden şaşmam” buyurdu.

( Hadis-i Şerif , Tirmizî. )

Temsili misal ile : ve sen seyri sülükunu tamam edip özüne erdin,ve peynir oldun mesela, ve bir bedene ve cennete dogru yol alacaksin, amma yolda nice dikenler engeller var degilmiß seni (Peyniri) aldilar geldiler sofraya koydular, ve sofradan birisi aldi bicagi kesecek seni dilim dilim, sana burada kim yardim edipde kesme onu diyecek, ve sen da hi bagir, istedigin kadar, avazin cikdigi kadar bagir, duyarmi seni, o acikmiş olan sofrave kahvalti sahipleri, seni keser gecer, o yetmez, dilimi birde böler, sonra alir eline, agzina götürür diş denen carklarin arasinda, seni ligme ligme eder, kim kurtaracak burda seni onun elinden degilmi? ve bu o nun seni ligme ligme etmesi, sana rahmet, cünkü sen az sonra muradina ercen, cennete gircen, amma daha zor işin, cehennemin türlü türlü işkencelerini tadacan, ve en sonunda vücutta eger kayde deger bir lokma görülürsen, erkekse seni o yiyen, belki dahada erip, onun huseyesinde toplancak olan meninin, insan tohumunun parcasi olacan, sonra ise, ve eger tuvalete gitmezsen, poh yoluna ölüp gitmezsen, ve yarişi kazanabilirsen, ve o insan evli veya, bir kadini var ise, ve cocuk yapacak ise, sende gayret edip, bütün meni parcalari kuvvetlice yumurtaya varip, kapiyi calabilirsen, ve yumurtada sana, seni taniyip kapiyi acarsa, ve o nda bir cocuk olma şerefine erersen, işde cennete erdin, amma nice cile işkence dolu cehennemin türlü türlü belalarini tada tada varacan, ve burda işde şefaat, sana yol gösteren demekdir, ve yol gösteren harita muhammed haritasi, ve muhammede inen şerita ve helal haram, yasak ve serbest, olanlara dikkat etmen ile, senin bedeni aslindeki yolculugun, bir yildiz olarak dogmana kadar gidecekdir, işde yildiz olabilmek icin insani kamil yani “NEFSi iSPAT” nefisini ispat etmiş demek, insan olacak bütün bilgileri ögrenmiş ve bilmiş, ve onu ögrenip, kaş olacak, kulak olacak, göz olacak olanlarla bir araya gelip, insan tohumu meniden yola cikip, hatta bir inegin yedigi ot iken, ordan yola cikip taaaa insan tohumu olup, sonrada anneden cocuk olarak dünyaya gelmeye kdar gecen serüvene “seyri sülük” denilir, ve bu serüvdende senin , meninin icindeki o insan olmak icin, yarişi kazancak olan tohuma yol gösteren, işde muhammedin şeriatina uyman ile olan olcakdir. ve bunlar senin en son arşa kadar cikman gerektigini yani, mirac etmen gerektigini belli eder, ve arş ise, en tepe nokta demekdir, ve orda insanin başi olcak olan hücreler demekdir, en kamil olan hücre, dogacak bebegin beynini oluşturcak olan AKIL hücrelerini temsil eder, ondan sonraki kemal dereceleri raziye marziye makmalari, işde el kol ayak böbrek dlak gibi diger hücreler yani.


İmam Ahmed, Abdullah b. Amr b. As (r.a)’ın şöyle dediğini bildirdi: “Peygamber (s.a.v.) bir gün sanki bize veda edecekmiş gibi konuşma yaptı, üç defa şöyle dedi: “Ben Ummî Peygamber Muhammed’im” sonra şöyle dedi: “Benden sonra Peygamber yoktur, bana sözün en güzeli en özü ve en hikmetlisi verildi. Bana Cehennem bekçilerinin ve arşı taşıyanların sayısı bildirildi.”

—————

“Yahudiler, “Peygamberiniz Cehennem ehlinin sayısını biliyor mu?” dediler”

“Onlar ne cevap verdiler?”

“Bilmiyoruz ancak Peygamberimize sormamız gerekir” dediler.

Peygamberimize soruyu sordular ve Rasûlullah :

bir seferinde on, ikinci seferde ise dokuz parmağını kaldırdı.“Şöyle şöyledir dedi”

[Resim: istiaze-ve-Besmele-Kirmizi-Renk.png]

سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ

Se ned’uz zebâniyeh

Biz de yakında zebanileri çağıracağız.

ALAK Suresi 18. ayet


خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ إِلَى سَوَاء الْجَحِيمِ ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ

Huzûhu fa’tilûhu ilâ sevâil cahîm. Summe subbû fevka ra’sihî min azâbil hamîm.

Meali :

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Onu tutun da cehennemin orta yerine sürükleyin. Sonra başının üstüne azap olarak kaynar su dökün. (mesela yumurta patetes haşlamasi yapmak gibi)

DUHAN Suresi 47. 48. ayet


صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَرْجِعُونَ

Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn

Onlar(Zebaniler) sağırdi, dilsizdir ve kördürler. Artık onlar görevlerinden de geri dönmezler.

BAKARA Suresi 18. ayet

Peyniri kesmek icin gelen bicak gibi, o peynirin sesini ve bagirişmasini duymaz ve dinlemez, efendisi : peyniri kesmesi icin, onu göreve cagirinca, artik o görevindenden dönmez, peyniiri keser. yine bugdayi degmene dökünce, degmenci ve degmen taşi, bugdayin sesini duymaz, onu degmenin ezip un etmesine engel olacak yokdur, yine degmen taşida görevinden dönmez ,onu un gibi ezip ufalar, vicciragini cikarir.


Rabbim, mehdi askerine, zikirimiz ile bütün cakralarini acip, taa arşa, yani insan bedenindeke kafadaki “nefs-insan” olma cakrasini caliştircak kadar gayret versin, ve ordanda nefsini bilip bir anneden dogabilcek saafiyet ve uhrevi boyuta kadar ermek nasip etsin, ve insani kamil, yani tam takim, yani gözü kulagi ayagi eksiksiz bir cocuk olarak saglikli bir bebe olarak dogmak yolculugunda nefsini kemale erdirmeyi nasip etsin.



–oOo—



وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da’vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

–OoO–

Author: RasitTunca